Zaman Var

Her şeyin bir zamanı var mıdır ?

Yoksa her şey her an olabilir mi?

Siz hangisine inananlardansınız ya da hayat size hangisini öğretti bilmiyorum ama ben ikinciyi savundum her zaman. “Savundum” derken, aslında olanlar da o yönde yani ben kimim ki savunayım diye düşündüm yazarken. Hayat bunun üzerine kurulu zira..

Benim veya başka birinin savunmasına ihtiyaç duymaksızın..

Neden “savunma” kelimesi döküldü kalemden onu birazdan hep birlikte anlayacağız..

Şunu da söyleyeyim konuya girmeden, “her an her şey olabilir” ile “her şeyin bir zamanı var” cümleleri aslında çelişmiyor, birbirlerini tamamlıyor. Ama o “olma zamanını”nı kendi yargılarımızda belirlediğimiz zaman çıkıyor tüm sorunlar.

Size bu konuda anlatacağım o kadar çok şey var ki, ama son zamanlarda yaşadığım çok belirgin bir olaydan yola çıkacağım.

Malum okuma, öğrenme açlığım bitmedi, bitmiyor, bitmesin de..

İçimde bu yanan ateşle devamlı bir şeylere yöneliyorum, hep bir arayış devam ediyor. Bazılarınca “kendime iş çıkarıyorum.”! 

Yine aynı şey oldu. 

Üniversitede, (güçlü yön, eğilim, şu bu hiçbirine bakmadan) o dönemin revaçta olan İşletme, İktisat kervanından etkilenerek İktisat seçip okuduğum doğrudur. Okumak yazmakla aram iyi olduğu için pek de güzel okudum bitirdim. Mesele o değildi çünkü.. Ben nereye girsem okurdum. Mesele sonrasıydı..Hiç düşünmedim okudum, bitirdim.

“Ben hayatta bankacı olmam” dedim, okulu bitirir bitirmez gördüm ki üniversitede kalmayacaksam yapacağım en iyi iş bankacılık. Daha doğrusu en yaygın. (korkuyorum ben hep bu YAYGINlardan)

Girdim bankaya, çıktım..14 yılım geçmişti bile.

Sudan çıkmışken hazır dur bir zıplama yapayım dedim, Felsefe (hep gönlümdeki) yüksek lisansı yapmak istedim. 

Üniversiteye gittim araştırdım bölüm hocalarıyla konuştum hatta misafir öğrenci olarak birkaç derse girip kararımı verme aşamasındaydım ki, yine durduruldum.

“Kaç yıllık kurumsal tecrüben var, bir de bunun üzerine MBA yapsan ne kadar güzel olur. Hem katmerlersin, deneyimini taçlandırırsın” dediler. Kim dedi diyeceksin, bazı hocalarım yakın çevrem vs..

“Aaa öyle mi?” dedim, düşündüm taşındım haklılardı galiba madem üniversiteye geri dönecektim geçmiş yıllarımı da değerlendirmiş olacaktım böylece. Felsefe okusam ne olacaktı ?

Başladım ve bitirdim tabii yine. Şak şak şak şak, tebrikler! Bölüm ikincisi olarak bitirdim. Üniversitedeyken çalıştığımdan daha fazla çalıştım hem de. Yine keyif aldım tabii. Unuttum nasıl başladığımı, ilk ne istediğimi.

Hem yeni şeyler öğrendim, ufkum genişledi, üniversiteye geri döndüm. Üstelik hocalarımla çok iyi ilişkilerim oldu. “Gel üniversitede kal” dediler. Onore oldum. “Ben bir düşüneyim” dedim. 

Aaa tabi bu arada MBA bitmeden Koçluk Eğitimleri’ni tamamladım. Koçluk yapmaya başladım bile. Ofis açtım, işler güzel. Oh master da bitti. 

O zaman da “her an her şey olabilir” kafasındaydım. 36 yaşından sonra master yapmana ne gerek var, üstelik 2 yaşında çocuğun var, master yapsan ne olacak yapmasan ne olacak nidaları arasında, yukarda bahsettiğim gibi hep “savunma” halinde, kendi iç sesimi duyacak bile vakit bulamadan yaptım gitti. Bir de serde “ben yaparım” hali var tabii, “siz ne derseniz deyin ben yaparım”..

Yıllar yine geçti bolca. İşler güçler hayat aktı..

Derken bir gün bir arkadaşım dedi ki “İkinci Üniversite okumak istemez misin ?”. Tam da nokta atışı yaptı. İçimde yanan ateş yine harlandı.

“Neden olmasın?” ben bir bakayım. Baktım araştırdım ettim, ve sıkı durun 47 yaşımda gönlümün sultanı Felsefe Bölümü’ne kayıt yaptırdım 🙂 Çok şükür..İlk isteğime üzerinden yıllar geçtikten sonra kavuştum. Üçüncü üniversite maceram başlamış oldu. Çok heyecanlıyım..

Bu sefer kendimi unutmamak, etrafımı duymamak konusunda ısrarcıyım. Bakalım sonu ne olacak ?

Fakat öncesinde en yakın çevremden gelen tepkileri şuraya sıralamak istiyorum:

“Ayyy bu yaştan sonra. İyi valla….”

“Maşallah yani. İyi kotarıyosun…”

“Bu kadar işin gücün arasında, inanamıyorum..”

“Başına bir iş daha aldın, hayırlı olsun…”

Daha fazla yazmayayım, yoksa motive edeceğime demoralize edeceğim sizleri.

Bu cümleleri kimlerin sarf ettiğini yazmayacağım ama şunu bilmenizi isterim ki en en yakın çevremden gelen tepkiler bunlar..

Yani ne zaman ne yapmaya kalksam, “niye şimdi?” örtük sorusunu soruyor herkes. Çünkü herkesin kafasında her şeyin zamanı belli. Okul şu yaşlarda okunur, şu yaşlarda çocuk yapılır, şu zamanda evlenilir, vs..Ve istiyorlar ki sen de onların kafasındaki zamana göre yaşa.

Kim belirliyor bu zamanı ? Ben onu merak ediyorum..

Kim kimin hayatının zamanlamasına karışabilir ?

Kim kimi bu derece aşağıya çekmek isteyebilir ?

Maalesef genelde en büyük darbe en yakınlardan geliyor. Görebilirseniz. Sizin iyiliğinizi istemek adı altında bir çok şeyden mahrum ettiklerini belki onlar fark etmiyor ama siz ne olur fark edin.

Ben bundan 20 yıl önce düğüne bir ay kala evlenmekten vaz geçtim, 36 yaşında üniversiteye dönüp master yaptım. 47 yaşında üçüncü üniversiteme kaydoldum, 43 yaşında ikinci çocuğumu doğurdum..

Siz benim 55 yaşımı bekleyin 🙂

Karşınızda bendeniz Ayşegül..

Sevgilerimle 

1 Yorum

  1. Sinem Bahçeli

    55 yaşını da heyecanla bekliyoruz Ayşegülcüğüm. Çok iyi yapıyorsun 🙂 Valla ben de aynı kafada olduğumdan 46 yaşında ikinci yüksek lisansıma başladım. Gerek görmeyen çevremdekileri de hiç dinlemedim. 55 yaşında beraber bol paylaşımlarımız devam etsin inşallah.
    bu arada soruların ikisine de inanıyorum çünkü hayatta her an hey şey olabileceği gibi bazen de bir şeyin doğru zamanı vardır ve sen ne kadar zorlasan da senin istediğin zamanda değil, o zaman olur olacaklar…

Yorum bırakın