Aç Mısınız ?
Arayı çok açtım, farkındayım…
Zaman bu ara her zaman olduğundan daha farklı, daha yoğun, daha derinden, daha zorlayıcı akıyor sanki benim algı penceremde.
Kaç sefer kağıdı kalemi alıp, kaç sefer bıraktığımı hiç söylemeyeyim burada; ki yazmak en büyük şifam iken. Havada, karada, denizde, en uygun ve en uygun olmayan zamanlarda dahi yazan ben kalem tutamadım bir süredir. İnanın..
Evet biliyorum bu bir dönem. Bir çoğumuzun farklı şekillerde içinden geçtiği.
Ortaçgil’in dediği gibi “anlamak çözmeye yetmez” bir hallerdeyim.
Buna rağmen içimde devamlı yazma isteği. Yatıyorum kalkıyorum, dilim “yazmak istiyorum” diyor, elim geri gidiyor.
Başlı başına bir ders.
Bir tek bu bile, şimdiye kadar yazdığım, düşündüğüm onca şeyi önüme yığdırıp, “hadi bakalım şimdi ne yapacaksın?” dersi adeta!
Tabii ki derse maruz kalınca, düşünüyor bu zihin. Bazı şeyler düşüyor pat pat. Hatta bayağı yoğun konular geliyor zihnime. Bir seferde hepsini paylaşmam zor. Hem benim için hem sizin için. Yavaş yavaş acele edelim en iyisi biz 🙂
Baştan söyleyeyim sağlıkla ilgili her şey yolunda şükür.. Bu en büyük nimet öyle değil mi? Kesinlikle öyle..
Gelin görün ki, benim gibi devamlı içi fık fık eden ruhlar rahat durmuyor. Deşiyor duruyor. Buluyor bir şeyler, ya da bulamıyor. Bilemiyorum o kısmını.
Transaksiyonel Analiz (TA) yaklaşımında insanın içindeki açlık çeşitlerinden bahseder.
Kurucusu Eric Berne altı çeşit açlık tanımı yapar. Bu açlıkların her biri insanın huzurlu olabilmesi için tatmin edilmelidir. Biri ya da birkaçı doyurulmazsa çeşitli sıkıntılar baş göstermeye başlar.
Buyrun şöyle bir göz atalım birlikte:
- Uyaran Açlığı (Stimulus Hunger)
- Tanınma/Takdir Edilme/Onaylanma Açlığı (Recognition Hunger)
- Bağlantı Kurma Açlığı (Contact Hunger)
- Cinsel Açlık (Sexual Hunger)
- Zaman Planlaması Açlığı (Time Structure Hunger)
- Olay/Vaka/Skandal Açlığı (Incident Hunger)
Bu dönemde kendimi içsel ve tarafsız olarak gözlemeye çalıştığımda (elimden geldiği kadar tarafsız tabii!) hangi açlığın bu ruh haline yol açtığını sordum kendime. O zaman da TA’nın bel kemiği olan bu altı açlığı hatırladım. Kısa kısa sizi sıkmadan üstünden geçeceğim.
Birlikte hem öğrenip hem kendimizi masaya yatıralım diyorum, ne dersiniz ?
- Uyaran Açlığı : Beş duyumuzun tek tek uyarılmasına hayatın içinde sıklıkla ihtiyaç duyarız. Eğer yeterince uyaran alamazsak bu ciddi strese ve sıkıntıya yol açar. Yeterli şekilde uyarı aldığımızda ise “adrenalin” salgılarız ki, bu da ihtiyacımız olan ilaçtır. Psikiyatrik olarak uygulanan bazı terapilerde bilinçli şekilde bütün uyaranlar kesilerek, içe bakış sağlanır. Onu bir kenara koyarsak günlük hayatımıza sağlıklı devam edebilmek için uyaranlara açız. Beş duyu dışında duygusal ve entelektüel uyaranlar da bu başlık altında incelenebilir. Duygu paylaşımı, acı verici toplumsal olaylar ya da hoşa giden bir kitap bu uyaranlara örnek olabilir. (uyaranın mutlaka olumlu olması gerekmiyor, fark etmiş olabileceğiniz gibi.)
- Tanınma/Takdir Edilme/Onaylanma Açlığı : Diğerleri tarafından görüldüğümüzü, onaylanıp desteklendiğimizi hissettiğimizde şu dünyadaki varlık ve aidiyet duygularımız tatmin olur. Şimdi ve burada olduğumuzu derinden hissettirir bize. Psikolojik olarak sağlıklı olabilmek için bu açlık da doyurulmalı elbet. Çok büyük olaylar da gerekmiyor onaylanma için üstelik, kapıdan geçerken bir yabancıya kapıyı açtığınızda size başıyla teşekkür hareketi yaptığında ya da bir arabaya yol verdiğinizde korna çalarak size gülümsediğinde bile varlığınızı hissediyorsunuz.
- Bağlantı Kurma Açlığı: Burada bahsedilen insanlarla fiziksel olarak temas ederek bağlantı kurma açlığı. Herhangi bir insana dokunduğumuzda bir yandan kendi kimliğimizi gerçekleştirmiş oluyoruz diğer yandan da iki farklı insan olduğumuzu fakat birbirimize bağlı olduğumuzu hissediyoruz. Bu bağ, konfor ve bağlılık yaratıyor. Tıpkı küçük çocukların ebeveynleriyle ya da oyun sırasında diğer çocuklarla sıklıkla temas etmelerinde görüleceği gibi. Fiziksel temas azaldıkça, insanlardaki izolasyon ve stres düzeyi yükseliyor. Bu da gerek psikolojik gerekse fiziksel rahatsızlıklara zemin hazırlıyor.
- Cinsel Açlık: Bildiğiniz üzere evrimsel olarak hayatta kalmak ve türün devamını sağlamak adına insanın temel açlıklarından biri de cinsel açlık. Bu dürtüyle karşı cinse yönlenip, bu dürtüyle insanın dünya üzerindeki devamlılığı sağlanıyor. İnsan cinsinin hediyesi de işin içine katılan tutku, şehvet, aşk ve romantizm. Temeldeki cinsel açlığı tatmin etmek amacıyla yola çıkılırken, tuzu biberi baharatı da duygular oluyor.
- Zaman Planlaması Açlığı: Hepimiz bu gezegende vaktimizin sınırlı olduğunu bildiğimizden, anlamlı bir şeyler yapmak ve bu anlamlı şeyleri bir an önce yapmak istiyoruz. Bunun için de adı konmuş hedefi belli zaman planlamalarına açız. Zamanı gerektiği gibi planlayamayınca, vakti boşa harcama duygusu kaplıyor insanın içini. Boşluk içinde kalıyor. Bu yüzden bir şeyler yapmaya çalışıyoruz her daim. Kurslara gidiyoruz, kitap yazıyoruz, tatil planları yapıyoruz. Özgeçmişimizi anlamlı ve başarılı işlerle doldurmaya gayret ediyoruz ki bir sonraki işimize zemin oluştursun. Diğer yandan dinlenmek ve eğlenmek için de vaktimiz olsun istiyoruz. Zamanı belli bir yapılandırma içinde kullanırsak psikolojik olarak daha güvenli ve konforlu hissediyoruz kendimizi.
- Olay/Vaka/Skandal Açlığı : Bu açlık, uyaran açlığıyla yakından ilişkili. Etrafımızda olan ve hayatımıza bir şekilde renk/hareket katacak olaylar arıyoruz sürekli olarak. Renk katma deyince her zaman olumlu olayları aradığımız anlamına gelmesin, bazen olumsuzları da arıyoruz. Hatta daha ileri gidip kendimizle ilgili vakalar da “yaratabiliyoruz” bu açlığı dindirmek için. Gazeteler, TV ve diğer medya bu açlığımızı doyurmaya büyük oranda hizmet ediyor. (şükür mü etsek bilemedim!!) İşin ilginç yanı, öyle ya da böyle bu açlığımızı tatmin edecek bir şeyler bulmamız ya da yaratmamız.
İşte böyle insanın altı açlığı. Hepsi hepimizde var. Amaç hepsini sırayla doyurmak. Bir döngü gibi. Bir onu bir öbürünü, bazen üçünü aynı anda bazen beşini. Ama hep bu açlıklarla yürüyoruz. Tükenmiyor, kısa süreli uyuyorlar sadece. Bir süre sonra tekrar..Hoooop hadi bakalım 🙂
Şimdi kendime dönecek olursam, en çok en son açlığı yaratıp yaratıp tatmin etmeye çalıştığımı fark ediyorum kendi hayatımda. Galiba bu da o dönemlerden biri. Gelin görün ki, bunca yıllık ömrümde bu derece debelendiğimi hatırlamıyorum.
Haa, şunu da söylemek gerek bazı haberler etrafımda olan bitenler Vaka Açlığı’mı fazlasıyla doyuracak şekilde de gelişmiyor değil. Yine de ben çalışıp değişik vakalar yaratıyorum.
Siz ne durumdasınız ?
Aç mısınız ?
- Posted in: Öğrenmeli Farkındalık
1 Yorum
Trackbacks